İÇTİHATLAR IŞIĞINDA İŞ KAZASI
İÇTİHATLAR IŞIĞINDA İŞ KAZASI
Bu makalemizde iş kazasının tanımı ve sonuçlarını yüksek mahkeme kararlarıyla sizlere ayrıntısıyla izah edeceğiz
İŞ KAZASININ TANIMI VE UNSURLARI
İş kazaları, işçilerin sağlık ve güvenliklerini tehdit eden beklenmedik olaylardır ve iş hukuku ile sosyal güvenlik hukuku açısından önem arz eder. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda iş kazasının tanımı, unsurları ve bildirilme zorunluluğu düzenlenmiştir. Bu kanunlar, işçilerin uğradıkları iş kazalarında hem işvereni sorumlu tutarak tedbirleri artırmayı hem de mağdur işçiye maddi ve manevi destek sağlamayı amaçlamaktadır.
1. İş Kazasının Tanımı
5510 sayılı Kanun’un 13. maddesi, iş kazasını şu şekilde tanımlar: “Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, bir işverene bağlı çalışıyorsa işveren tarafından yürütülen iş dolayısıyla meydana gelen ve sigortalıyı bedenen ya da ruhen zarara uğratan olaylar” olarak ifade edilmektedir. Bu kapsamda bir olayın iş kazası sayılması için bazı unsurların bir arada bulunması gerekmektedir.
2. İş Kazasının Unsurları
İş kazasının hukuken tanınabilmesi için belirli unsurların gerçekleşmiş olması şarttır. Bu unsurlar iş kazası tanımını netleştirmekte ve hangi durumların iş kazası olarak kabul edileceğini ortaya koymaktadır. Bu unsurlar şu şekildedir:
a) İş Kazasının İşyerinde veya İşle İlgili Olarak Meydana Gelmesi
İş kazası, sigortalının işyerinde bulunduğu sırada veya işveren tarafından görevlendirilmiş olduğu bir iş dolayısıyla meydana gelmelidir. İşverenin işçiyi işe götürmek veya işten getirmek amacıyla temin ettiği araçlarda meydana gelen kazalar da iş kazası sayılır. Bu unsur, kazanın işyeri sınırları içinde veya işverenin görev alanında meydana gelmesi gerektiğini belirtir.
b) Sigortalının Kazadan Bedenen veya Ruhen Zarar Görmesi
Bir olayın iş kazası olarak değerlendirilmesi için kazaya uğrayan işçinin bedenen veya ruhen zarar görmesi gerekmektedir. Sadece maddi hasarla sonuçlanan bir olay, iş kazası olarak değerlendirilemez. Bedensel ya da ruhsal zararın varlığı, olayın iş kazası sayılması için zorunlu bir unsurdur.
c) Ani ve Harici Bir Olayın Meydana Gelmesi
İş kazası, ani ve harici bir olay sonucunda meydana gelmelidir. Ani olay unsuru, işçinin çalışma süresi boyunca sürekli olarak maruz kaldığı olayların iş kazası kapsamında değerlendirilmemesi için belirlenmiştir. Ani bir olayın gerçekleşmesi, olayın iş kazası olarak nitelendirilmesi için aranan temel şartlardan biridir.
d) Sigortalının İşveren Tarafından Yürütülen Bir İş Dolayısıyla Kaza Geçirmesi
Kazanın, işveren tarafından yürütülen işle bağlantılı olması şarttır. Yargıtay, bu unsuru değerlendirirken olayın işverenin iş organizasyonu çerçevesinde meydana gelip gelmediğini incelemektedir. Eğer kaza, işverenin sorumluluğu dışındaki bir nedenden kaynaklanıyorsa iş kazası olarak kabul edilmez.
3. Yargıtay Kararları Işığında İş Kazası Unsurları
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2013/12101 E., 2014/3189 K. sayılı kararında iş kazasının işyerinde gerçekleşmesi şartına vurgu yaparak, “sigortalının, işveren tarafından görevlendirilmiş olduğu süre içinde işyerinde veya işyeri sayılan alanlarda yaşadığı ani olaylar sonucunda uğradığı zararların iş kazası olarak kabul edileceğini” belirtmiştir. Kararda, işçinin işyerine gidip gelirken veya işyeri sınırları dışında işveren tarafından görevlendirildiği alanlarda meydana gelen kazaların da iş kazası sayılabileceği ifade edilmiştir.
Bir diğer önemli içtihat ise Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2019/3643 E., 2020/2180 K. sayılı kararıdır. Bu kararda, sigortalının işveren tarafından yürütülen bir işle bağlantılı olarak işyerinde yaşadığı kazanın iş kazası olarak değerlendirilmesinin zorunlu olduğuna dikkat çekilmiştir. Mahkeme, iş kazasının unsurları arasında yer alan “ani olay” unsurunun önemini vurgulamış ve işçinin bedensel veya ruhsal olarak zarar gördüğü her durumda iş kazası sayılabileceğini belirtmiştir. Bu kararda ayrıca, iş kazasının bildiriminin işveren tarafından gecikmeden yapılması gerektiğine dair bir uyarı yer almaktadır.
4. Sonuç
İş kazası kavramı, iş hukukunda geniş bir alanı kapsamakta ve sigortalının korunması açısından önemli bir yere sahiptir. İş kazası sayılabilmesi için kazanın işyerinde veya işle bağlantılı bir ortamda meydana gelmesi, sigortalının bu kazadan bedenen veya ruhen zarar görmesi ve ani bir olay sonucu gerçekleşmesi gerekmektedir. Yargıtay’ın kararları, iş kazasının unsurlarını daha da belirgin hale getirerek, işçinin haklarını koruma altına almakta ve işverenin sorumluluk alanını belirlemektedir.
İş Kazası Türleri ve Örnek Olaylar
İş kazaları, işçinin iş yerinde veya iş ile bağlantılı faaliyetlerde bulunurken yaşadığı bedensel ya da ruhsal zararla sonuçlanan olaylardır. İş kazaları farklı türlerde gerçekleşebilmekte ve her bir tür, hukuki açıdan farklı değerlendirmelere tabi olabilmektedir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, iş kazalarının sınıflandırılmasına dair doğrudan bir düzenleme içermese de uygulamada sıkça karşılaşılan bazı kaza türleri belirginleşmiştir. Bu kazaların her biri yargı kararları ışığında değerlendirildiğinde iş hukuku açısından farklı sonuçlar doğurabilir.
1. Fiziksel Yaralanmalar Sonucu Meydana Gelen İş Kazaları
Fiziksel yaralanmalar, iş kazalarının en yaygın türlerinden biridir ve çoğunlukla ağır işlerde çalışan işçilerin karşılaştığı kazalardan kaynaklanır. Fiziksel yaralanmalar, yüksekten düşme, makinelerle çalışma sırasında yaralanma, işyerindeki kimyasal maddelerle temas gibi durumlarla meydana gelebilir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2015/2386 E., 2016/1200 K. sayılı kararında yüksekten düşme sonucu meydana gelen bir iş kazasını değerlendirmiştir. Kararda, işverenin yükümlülüklerini ihmal ederek gerekli güvenlik önlemlerini almadığı belirtilmiş ve işverenin iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uymama nedeniyle sorumlu tutulduğu belirtilmiştir. Yargıtay, işverenin, yüksek riskli işlerde güvenlik önlemlerini sıkılaştırarak işçinin korunmasını sağlama zorunluluğu bulunduğuna hükmetmiştir.
2. Meslek Hastalığı ve Uzun Süreli Maruziyetler
İş kazalarının bir diğer türü meslek hastalıklarıdır. Meslek hastalıkları, işçinin çalışma ortamında sürekli veya uzun süreli olarak maruz kaldığı unsurların bedensel ya da ruhsal sağlığına zarar vermesi durumunda ortaya çıkar. Meslek hastalıkları, ani bir olay sonucu değil, işçilerin belli bir süre zarfında sürekli olarak olumsuz koşullara maruz kalmasıyla oluşur.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2013/6247 E., 2014/2534 K. sayılı kararında bir işçinin sürekli tozlu ortamda çalışması nedeniyle meslek hastalığına yakalanmasıyla ilgili bir davada işvereni sorumlu tutmuştur. Bu karar, meslek hastalığının iş kazası olarak kabul edilmesi için maruziyet süresinin uzunluğuna ve zararın kaçınılmaz olup olmadığına dikkat çekmektedir. Yargıtay, işçinin uzun süreli tozlu ortamda çalışmasının, meslek hastalığının iş kazası kapsamında değerlendirilmesini gerekli kıldığını vurgulamıştır.
3. Trafik Kazaları ve İşle Bağlantılı Seyahat Kazaları
Trafik kazaları, özellikle işveren tarafından işin yürütülmesi amacıyla görevlendirilen çalışanların başına gelebilen yaygın iş kazalarından biridir. Çalışanların işe gidiş geliş sırasında veya iş nedeniyle seyahat ederken yaşadıkları trafik kazaları, belirli koşullar altında iş kazası sayılmaktadır.
Örnek İçtihat: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2017/2846 E., 2018/3512 K. sayılı kararında, bir işçinin iş amacıyla gönderildiği başka bir şehre yolculuk ederken geçirdiği trafik kazasını iş kazası olarak değerlendirmiştir. Mahkeme, işverenin işçinin iş nedeniyle seyahate gönderilmesinin sorumluluğunu üstlendiğini ve kazanın iş kazası kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Yargıtay’a göre, işverenin talimatıyla iş için seyahatte olan bir çalışanın yaşadığı trafik kazası, iş kazası olarak değerlendirilmektedir.
4. Psikolojik ve Ruhsal Zararlara Yol Açan İş Kazaları
Psikolojik veya ruhsal zararlar da iş kazaları kapsamında değerlendirilebilir. Özellikle işyerindeki mobbing (psikolojik taciz) veya iş ortamındaki aşırı stres nedeniyle ruhsal sağlığı zarar gören işçiler, iş kazası kapsamında değerlendirilerek tazminat talebinde bulunabilir. Ruhsal zararlar, işçinin bedensel yaralanmaya uğramasa da psikolojik baskı ve stres altında kalması nedeniyle mağdur olmasına dayanır.
Örnek İçtihat: Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2016/4721 E., 2017/2313 K. sayılı kararında mobbing nedeniyle psikolojik rahatsızlık yaşayan bir çalışanın durumunu iş kazası olarak değerlendirmiştir. Yargıtay, işyerinde sürekli baskı altında çalışmak zorunda kalan işçinin yaşadığı psikolojik rahatsızlığın, işverenin sorumluluğunda olduğunu belirterek, bu tür ruhsal zararların da iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu karar, psikolojik zararın da iş kazası kapsamında değerlendirilebileceğine örnek teşkil etmektedir.
5. Kimyasal ve Tehlikeli Maddelerle Temas Sonucu Meydana Gelen İş Kazaları
Tehlikeli veya kimyasal maddelerle çalışılan işyerlerinde, çalışanlar ani veya uzun süreli maruziyet sonucunda çeşitli sağlık sorunları yaşayabilmektedir. Bu tür kazalar, işçinin direkt olarak zehirli maddelere maruz kalmasıyla ortaya çıkar ve iş kazası kapsamında değerlendirilir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2014/3812 E., 2015/1451 K. sayılı kararında, bir kimya fabrikasında çalışırken tehlikeli maddeyle temas eden işçinin yaşadığı sağlık sorunlarını değerlendirmiştir. Kararda, işçinin korunması için gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle işverenin iş kazası sorumluluğu bulunduğu belirtilmiştir. Yargıtay, tehlikeli maddelerle çalışılan işyerlerinde işverenin iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini almasının zorunlu olduğunu, aksi halde iş kazası kapsamında değerlendirme yapılacağını vurgulamıştır.
Sonuç
İş kazaları, işçilerin sağlığını tehdit eden olaylar olarak, her biri farklı özelliklere sahip türlerde meydana gelmektedir. Fiziksel yaralanmalar, meslek hastalıkları, trafik kazaları, ruhsal zararlar ve kimyasal madde teması gibi farklı iş kazası türleri, Yargıtay kararları doğrultusunda iş kazası olarak değerlendirilmektedir. İş kazaları ile ilgili olarak Yargıtay’ın geliştirdiği içtihatlar, hangi durumların iş kazası olarak kabul edileceğine ve işverenin sorumluluğuna dair önemli kriterler sunmaktadır. Bu içtihatlar, iş kazalarının önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin ve hukuki sorumlulukların belirlenmesinde yol gösterici olmaktadır.
İŞVERENİN SORUMLULUĞU VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
İş kazalarının önlenmesi ve iş sağlığı ile güvenliğinin sağlanması konusunda işverenlerin önemli sorumluluk ve yükümlülükleri bulunmaktadır. İşverenlerin, çalışanların güvenliğini sağlama, gerekli önlemleri alma ve çalışanları olası risklere karşı bilgilendirme yükümlülüğü, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu’nda ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. İşverenin bu sorumlulukları yerine getirmemesi durumunda iş kazalarının meydana gelmesi halinde hem idari hem de hukuki sorumlulukları doğar. Yargıtay kararları, işverenin sorumluluğunun çerçevesini belirlerken iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınmasının zorunluluğunu vurgulamaktadır.
1. İş Sağlığı ve Güvenliği Tedbirlerini Alma Yükümlülüğü
İşveren, işyerinde gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak zorundadır. Bu yükümlülük, çalışanların sağlığını koruma ve kazaları önleme amacı taşır. Yükümlülük, işyerinin fiziksel koşullarını iyileştirmek, risk değerlendirmesi yapmak, uygun güvenlik ekipmanları sağlamak ve acil durum planları oluşturmak gibi çeşitli tedbirleri kapsamaktadır.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2016/2334 E., 2017/3951 K. sayılı kararında, bir inşaat işçisinin güvenlik önlemlerinin eksikliği nedeniyle yüksekten düşerek hayatını kaybetmesi olayında işvereni sorumlu tutmuştur. Mahkeme, işverenin inşaat alanında güvenlik önlemlerini almakla yükümlü olduğunu belirterek, gerekli önlemler alınmadığı için işverenin kusurlu olduğuna karar vermiştir. Bu karar, işverenin güvenlik önlemlerini alma yükümlülüğünün iş kazalarında ne denli önemli bir rol oynadığını ortaya koymaktadır.
2. Çalışanlara Eğitim ve Bilgilendirme Yükümlülüğü
İşverenin bir diğer önemli yükümlülüğü, çalışanlara iş sağlığı ve güvenliği konularında eğitim vermek ve risklere karşı bilgilendirmede bulunmaktır. İşveren, çalışanların güvenli çalışma yöntemleri hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamalı ve iş kazalarını önlemek amacıyla gerekli bilgileri sunmalıdır. Bu eğitimler, çalışanların tehlikeli durumlarda nasıl davranacaklarını öğrenmelerini amaçlamaktadır.
Örnek İçtihat: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2015/4321 E., 2016/5283 K. sayılı kararında, işyerinde uygun eğitim verilmediği için makinelerle çalışırken yaralanan bir işçinin durumunu değerlendirmiştir. Kararda, işverenin çalışanlarına gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerini vermemesi nedeniyle kusurlu olduğu belirtilmiştir. Yargıtay, iş kazasının önlenebilir nitelikte olduğunu ve işverenin yükümlülüklerini yerine getirmemesinin kazaya doğrudan etki ettiğini vurgulamıştır.
3. Risk Değerlendirmesi Yapma Yükümlülüğü
İşverenin bir diğer sorumluluğu ise işyerinde risk değerlendirmesi yapmaktır. Bu, işyerinde mevcut veya potansiyel risklerin belirlenmesini, bu risklerin nasıl ortadan kaldırılacağının veya minimize edileceğinin değerlendirilmesini kapsar. İşverenin risk değerlendirmesi yapması, çalışanların güvenliğini sağlamak adına alınacak önlemlerin belirlenmesi açısından zorunludur.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2014/2612 E., 2015/1108 K. sayılı kararında, işyerinde risk değerlendirmesi yapılmaması nedeniyle bir iş kazasının meydana geldiği olayı incelemiştir. Kararda, işverenin işyerindeki riskleri belirleme ve önlem alma yükümlülüğünü yerine getirmediği için sorumlu olduğuna hükmedilmiştir. Mahkeme, risk değerlendirmesi yapılmaması durumunda işverenin, kazaya neden olan her türlü riskten sorumlu tutulacağını vurgulamıştır.
4. Güvenlik Ekipmanlarının Sağlanması Yükümlülüğü
İşveren, çalışanlarına gerekli güvenlik ekipmanlarını sağlamakla yükümlüdür. Bu, özellikle inşaat, madencilik veya tehlikeli kimyasallarla çalışılan işlerde daha da önem kazanmaktadır. İşçilerin güvenlik malzemesi olmadan çalışması, iş kazalarının meydana gelmesine zemin hazırlayabilir ve işverenin ağır kusur olarak değerlendirilir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2017/3892 E., 2018/4329 K. sayılı kararında, bir işyerinde koruyucu ekipman sağlanmadığı için işçinin kimyasallarla temas etmesi sonucu meydana gelen sağlık sorunlarında işverenin sorumlu tutulmasına karar vermiştir. Yargıtay, işverenin koruyucu ekipman sağlamaması nedeniyle iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüğünü ihlal ettiğine hükmetmiştir. Bu karar, işverenin güvenlik ekipmanlarını temin etme yükümlülüğünü açıkça ortaya koymaktadır.
5. Acil Durum ve İlk Yardım Tedbirleri Alma Yükümlülüğü
İşveren, işyerinde acil durumlar için gerekli önlemleri almak ve çalışanlara ilk yardım imkanları sağlamakla yükümlüdür. Acil durum planları, yangın, doğal afet, kimyasal sızıntı gibi durumlarda işçilerin güvenli bir şekilde tahliye edilmesini ve zarar görmemesini amaçlar. İşverenin acil durum planı oluşturma yükümlülüğü, çalışanların kazalardan korunması açısından hayati bir öneme sahiptir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2015/4812 E., 2016/2419 K. sayılı kararında, işyerinde yangın çıktığında acil durum planı bulunmaması nedeniyle bir çalışanın yaralanması sonucu işverenin sorumlu tutulduğunu belirtmiştir. Kararda, işyerinde yangın riskine karşı gerekli tedbirlerin alınmaması ve işçilerin tahliye edilmesi için uygun bir plan hazırlanmamasının işverenin sorumluluğunu doğurduğu ifade edilmiştir. Yargıtay, acil durum tedbirleri alınmamasının iş kazalarında önemli bir eksiklik olarak değerlendirileceğini vurgulamıştır.
Sonuç
İşverenin iş sağlığı ve güvenliği açısından yükümlülükleri, iş kazalarının önlenmesi ve çalışanların korunması adına büyük önem taşır. İşverenin güvenlik önlemlerini alma, çalışanlara eğitim ve bilgilendirme yapma, risk değerlendirmesi hazırlama, güvenlik ekipmanları sağlama ve acil durum tedbirlerini oluşturma yükümlülükleri, kanunlar ve Yargıtay kararları ile detaylandırılmıştır. Yargıtay’ın iş kazalarına dair kararları, işverenin bu yükümlülükleri ihlal etmesi durumunda ağır hukuki sonuçlarla karşılaşacağını göstermektedir. İşverenlerin bu yükümlülükleri yerine getirmesi, çalışanların güvenliğini sağlamak ve iş kazalarının önlenmesine katkıda bulunmak adına zorunlu bir gerekliliktir.
İŞÇİNİN SORUMLULUĞU VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
İş sağlığı ve güvenliği alanında işçinin de sorumlulukları ve yükümlülükleri bulunmaktadır. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve 4857 sayılı İş Kanunu, işçinin, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyması, işyerinde kendisine verilen görevleri yerine getirirken güvenlik kurallarına dikkat etmesi gibi yükümlülükler getirmiştir. İş kazalarının önlenmesi ve işyerinde güvenli bir ortamın sağlanabilmesi için işçilerin de işverenler kadar dikkatli davranması ve yasal sorumluluklarını yerine getirmesi gerekmektedir. Yargıtay, iş kazalarında işçinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi durumunda kusur oranını belirleyerek, sorumluluğunu değerlendirmektedir.
1. İş Sağlığı ve Güvenliği Kurallarına Uyma Yükümlülüğü
İşçi, iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uygun şekilde hareket etmek zorundadır. İşyerinde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin etkili olabilmesi için işçinin, işveren tarafından belirlenen güvenlik kurallarına ve talimatlarına uyması gerekmektedir. İşçinin kurallara uymaması, hem kendi sağlığını hem de iş güvenliğini riske atabilir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2015/4231 E., 2016/1209 K. sayılı kararında, işyerindeki güvenlik kurallarına uymadığı gerekçesiyle yaralanan bir işçinin olayında işçinin kusurlu olduğunu değerlendirmiştir. Yargıtay, işçinin, kendisine verilen güvenlik talimatlarına uyması gerektiğini, uymadığı takdirde iş kazasının meydana gelmesinde kusurlu sayılacağını belirtmiştir. Bu karar, işçinin iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uymadığı durumlarda kusur oranının artabileceğini ortaya koymaktadır.
2. İşverence Sağlanan Güvenlik Ekipmanlarını Kullanma Yükümlülüğü
İşçinin, işveren tarafından sağlanan güvenlik ekipmanlarını kullanması zorunludur. İşverenin sağladığı kişisel koruyucu donanımları ve güvenlik ekipmanlarını kullanmak, işçinin güvenli bir şekilde çalışması için temel bir gerekliliktir. Güvenlik ekipmanlarını kullanmamak, iş kazalarına davetiye çıkarabilir ve işçinin kusurlu sayılmasına neden olabilir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2016/3146 E., 2017/5123 K. sayılı kararında, işçinin, kendisine sağlanan baret ve koruyucu ekipmanları kullanmadan çalışması sonucu yaralanması üzerine işçiyi kusurlu bulmuştur. Mahkeme, işverenin gerekli güvenlik önlemlerini aldığını ancak işçinin bu önlemleri kullanmadığı için kazanın meydana geldiğini ifade etmiştir. Yargıtay, işçinin güvenlik ekipmanlarını kullanma yükümlülüğüne dikkat çekmiş ve bu yükümlülüğün ihlalinin iş kazasındaki kusur oranını artırdığına hükmetmiştir.
3. İşverene Risk Bildirme Yükümlülüğü
İşçi, işyerinde güvenliği tehdit edebilecek bir durum veya eksiklik fark ettiğinde işvereni bilgilendirmekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, işyerindeki potansiyel risklerin önceden tespit edilmesini ve gerekli önlemlerin alınmasını sağlamak amacı taşır. İşçi, tehlikeli gördüğü durumları işverene bildirmekten kaçınmamalı, bu sayede iş sağlığı ve güvenliği kültürünün işyerinde oluşmasına katkıda bulunmalıdır.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2017/2953 E., 2018/4029 K. sayılı kararında, işçinin işyerinde fark ettiği ancak işverene bildirmediği bir güvenlik eksikliği nedeniyle yaralanması üzerine, işçinin kusurlu olduğuna karar vermiştir. Kararda, işçinin işverene riskli durumları bildirmesi gerektiği, bu tür bir bildirimin yapılmamasının ise işçinin sorumluluğunu artırdığı belirtilmiştir. Bu karar, işçinin işverene risk bildirme yükümlülüğünün önemini vurgulayan bir içtihattır.
4. İşverence Belirlenen Talimatlara ve Yönlendirmelere Uyma Yükümlülüğü
İşçinin, işverenin belirlediği çalışma yöntemlerine ve talimatlara uygun hareket etmesi gerekmektedir. İşveren, işin daha güvenli yapılabilmesi için belirli prosedürler ve talimatlar geliştirebilir. Bu talimatlara uymamak, iş kazalarına yol açabileceği gibi işçinin kusurlu sayılmasına da neden olabilir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2018/3487 E., 2019/2451 K. sayılı kararında, işçinin, işverence belirlenen güvenlik talimatlarına uymadan yüksek bir alanda çalışması sonucu düşerek yaralanması durumunda işçinin kusurlu olduğuna karar vermiştir. Mahkeme, işverenin güvenlik talimatlarına uyulmasının işçinin sorumluluğu dahilinde olduğunu vurgulayarak, işçinin talimatlara uymamasının kazanın meydana gelmesinde etkili olduğunu belirtmiştir.
5. Diğer Çalışanların Güvenliğini Tehlikeye Atmama Yükümlülüğü
İşçi, işyerinde kendi güvenliğini sağlama sorumluluğu dışında, diğer çalışanların güvenliğini tehlikeye atmayacak şekilde hareket etmek zorundadır. İşçi, dikkatsiz veya kurallara aykırı davranışlarıyla başkalarının sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atmaktan kaçınmalıdır. Aksi takdirde, hem kendisi hem de iş arkadaşları iş kazası riskiyle karşı karşıya kalabilir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2019/2511 E., 2020/1493 K. sayılı kararında, işyerinde dikkatsiz hareketleriyle bir başka işçinin yaralanmasına neden olan işçinin kusurlu bulunduğu bir davayı incelemiştir. Kararda, işçinin, diğer çalışanların güvenliğini tehlikeye atacak davranışlardan kaçınması gerektiği, aksi takdirde meydana gelen kazalarda sorumluluğu paylaşacağı belirtilmiştir. Bu karar, işçinin diğer çalışanların güvenliğine karşı da yükümlü olduğunu gösteren bir örnektir.
Sonuç
İşçilerin iş sağlığı ve güvenliği konusundaki sorumlulukları, işyerinde güvenli bir çalışma ortamının sağlanması için büyük önem taşır. İş sağlığı ve güvenliği kurallarına uymak, güvenlik ekipmanlarını kullanmak, işverene riskleri bildirmek, talimatlara uygun hareket etmek ve diğer çalışanların güvenliğini tehlikeye atmamak, işçilerin başlıca yükümlülükleri arasında yer alır. Yargıtay’ın içtihatları, işçilerin bu yükümlülüklerini ihlal etmesi durumunda, iş kazalarının meydana gelmesinde işçilerin kusur oranlarının dikkate alınacağını ortaya koymaktadır. İş kazalarının önlenmesi ve güvenli bir iş ortamı sağlanması için işçilerin de üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi şarttır.
İş Kazasının Hukuki Sonuçları
İş kazalarının meydana gelmesi, iş hukuku ve sosyal güvenlik hukuku kapsamında çeşitli hukuki sonuçlar doğurmaktadır. İş kazaları nedeniyle, işçi veya yakınları maddi ve manevi tazminat talep edebilirken, işverenin de sosyal güvenlik yükümlülükleri ve idari yaptırımlarla karşılaşması mümkündür. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, iş kazalarının hukuki sonuçlarına dair kapsamlı düzenlemeler getirmiştir. Bu düzenlemeler doğrultusunda Yargıtay, iş kazalarının hukuki sonuçlarını detaylandıran kararlar vermektedir.
1. Maddi Tazminat Sorumluluğu
İş kazası geçiren işçinin veya vefat durumunda yakınlarının uğradığı maddi zararın işveren tarafından karşılanması mümkündür. Maddi tazminat, iş kazası sonucu işçinin çalışamaması veya sürekli iş göremez hale gelmesi durumunda, kaybettiği gelirin tazmin edilmesi amacıyla talep edilmektedir. Tazminat miktarı belirlenirken işçinin yaşadığı gelir kaybı, çalışma gücünün kaybı ve diğer maddi unsurlar göz önünde bulundurulur.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2015/2173 E., 2016/4982 K. sayılı kararında, iş kazası sonucu sakat kalan bir işçinin maddi tazminat talebini değerlendirmiştir. Kararda, işverenin iş kazası sonucu işçinin uğradığı maddi zararı tazmin etme yükümlülüğünün bulunduğu belirtilmiştir. Yargıtay, işverenin kusurlu olması durumunda maddi tazminatın kapsamının genişletilebileceğini, işçinin gelir kaybı ve sürekli sakatlık nedeniyle oluşan zararların işveren tarafından karşılanması gerektiğini ifade etmiştir.
2. Manevi Tazminat Sorumluluğu
İş kazaları, işçinin veya yakınlarının ruhsal sağlığında da olumsuz etkilere neden olabilir. Bu tür durumlarda, manevi tazminat talebiyle işverenden zararların karşılanması istenebilir. Manevi tazminat, işçinin yaşadığı acı, keder ve üzüntünün giderilmesi amacıyla talep edilir. Manevi tazminat talepleri, iş kazasının yarattığı psikolojik etkiler üzerinden değerlendirilmektedir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2017/3412 E., 2018/2187 K. sayılı kararında, iş kazasında hayatını kaybeden bir işçinin ailesinin manevi tazminat talebini incelemiştir. Yargıtay, iş kazası sonucunda işçinin yakınlarının duyduğu acı ve üzüntünün giderilmesi amacıyla manevi tazminatın ödenmesine hükmetmiştir. Bu karar, işverenin iş kazası nedeniyle yalnızca maddi değil, aynı zamanda manevi tazminat sorumluluğu da taşıdığını ortaya koymaktadır.
3. SGK Tarafından Sağlanan Haklar
İş kazası geçiren işçiye veya işçinin vefatı durumunda yakınlarına, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından bazı haklar sağlanır. Bunlar arasında geçici iş göremezlik ödeneği, sürekli iş göremezlik geliri, ölüm geliri ve cenaze yardımı gibi ödemeler bulunmaktadır. İş kazası sonrası SGK tarafından sağlanan bu yardımlar, işçiyi ve yakınlarını sosyal güvenlik çatısı altında korumayı amaçlamaktadır.
Örnek İçtihat: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2014/2523 E., 2015/1763 K. sayılı kararında, SGK’nın iş kazası sonucu ödenmesi gereken sürekli iş göremezlik gelirine dair hükmünü incelemiştir. Yargıtay, iş kazası sonucunda sürekli iş göremez hale gelen işçiye SGK tarafından iş göremezlik geliri sağlanmasının zorunlu olduğunu vurgulamıştır. Mahkeme, işverenin kusur oranına göre SGK’nın ödediği tazminatları işverenden rücu edebileceğine dikkat çekmiştir.
4. İdari ve Cezai Yaptırımlar
İş kazalarının meydana gelmesi durumunda işveren, idari ve cezai yaptırımlarla karşılaşabilir. 6331 sayılı Kanun, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almayan işverenlere idari para cezası verilmesini öngörmektedir. Bunun yanı sıra, iş kazasında ihmali bulunan işveren veya sorumlu kişiler hakkında ceza davaları da açılabilmektedir. Bu tür davalarda, ihmalkarlık, dikkatsizlik veya tedbirsizlik gibi kusurlu davranışlar nedeniyle işverenin cezai sorumluluğu doğabilir.
Örnek İçtihat: Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2016/234 E., 2017/781 K. sayılı kararında, iş kazasında gerekli güvenlik önlemlerini almayarak ihmali davranışları nedeniyle bir işçinin hayatını kaybetmesine neden olan işveren hakkında verilen ceza kararını incelemiştir. Yargıtay, işverenin gerekli tedbirleri almadığı için ölüme sebebiyet verme suçundan cezalandırılmasına hükmetmiştir. Bu karar, iş kazalarının yalnızca hukuki değil, cezai sonuçlar da doğurabileceğini göstermektedir.
5. Rücu Hakkı
İş kazası nedeniyle SGK tarafından işçiye veya yakınlarına yapılan ödemeler, kusurlu işverenden rücu edilebilir. SGK, iş kazası sonrası işçiye sağladığı iş göremezlik geliri veya ölüm yardımı gibi ödemeleri, iş kazasının işverenin kusuru nedeniyle gerçekleştiği durumlarda işverene rücu edebilir. Bu durum, işverenin SGK’ya karşı da mali yükümlülük altında kalabileceği anlamına gelir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2015/4832 E., 2016/3271 K. sayılı kararında, SGK’nın iş kazası sonucu yaptığı iş göremezlik ödemelerinin işverenden rücu edilmesine dair bir davayı değerlendirmiştir. Kararda, işverenin kusurlu bulunması halinde SGK’nın yaptığı ödemeleri işverenden talep edebileceği belirtilmiştir. Yargıtay, rücu hakkının SGK’ya işverenin iş kazasındaki kusur oranına göre verildiğini vurgulamıştır.
Sonuç
İş kazaları, iş hukuku ve sosyal güvenlik hukuku kapsamında çeşitli hukuki sonuçlar doğurmakta ve işverenin mali ve hukuki sorumluluklarını gündeme getirmektedir. İş kazasının meydana gelmesi, işverenin maddi ve manevi tazminat yükümlülüğünü doğurmakta, SGK’nın sağladığı sosyal güvenlik haklarını devreye sokmakta ve idari yaptırımları gündeme getirmektedir. Yargıtay kararları, iş kazalarının hukuki sonuçlarını daha net bir şekilde ortaya koymakta ve iş kazalarının önlenmesi için işverenlerin tedbir alması gerektiğini vurgulamaktadır. İş kazalarının hukuki sonuçları, hem işçi hem de işveren için önemli yükümlülükler doğurmakta ve sosyal güvenlik sisteminin bir parçası olarak işçilerin korunmasını sağlamaktadır.
İŞ KAZASINDA TAZMİNAT VE MANEVİ TAZMİNAT DAVALARI
İş kazaları, işçinin bedenen veya ruhen zarar görmesine sebep olabildiği gibi, ailesi ve yakın çevresi üzerinde de maddi ve manevi etkiler yaratabilir. İş kazasının hukuki sonuçlarından biri, işçinin veya işçinin vefatı halinde yakınlarının, işverene karşı tazminat davası açma hakkıdır. Tazminat davaları, maddi ve manevi olarak iki farklı şekilde gündeme gelmektedir. Maddi tazminat, işçinin uğradığı maddi kayıpların telafisini hedeflerken, manevi tazminat, işçinin veya yakınlarının yaşadığı üzüntü, keder ve acının karşılığı olarak talep edilir. Yargıtay’ın içtihatları, iş kazası nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında, hangi durumların dikkate alınması gerektiğini detaylandırmaktadır.
1. Maddi Tazminat Davası
Maddi tazminat davalarında işçi veya vefat durumunda işçinin yakınları, kazanın işçinin gelir kaybına veya tedavi masraflarına yol açması gibi maddi zararlardan ötürü işverenden tazminat talep edebilir. Maddi tazminat miktarı belirlenirken işçinin yaşadığı gelir kaybı, tedavi giderleri ve sürekli iş göremezlik oranı dikkate alınır.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2017/1547 E., 2018/2589 K. sayılı kararında, iş kazası sonucu iş göremez hale gelen bir işçinin açtığı maddi tazminat davasında, işverenin gerekli güvenlik önlemlerini almadığı gerekçesiyle tazminata mahkum edilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Yargıtay, işverenin iş kazasında kusurlu olması halinde, işçinin kazaya bağlı gelir kaybı ve tedavi giderlerinin işverence karşılanması gerektiğini vurgulamıştır. Bu karar, maddi tazminat miktarının belirlenmesinde işçinin çalışma gücü kaybının da dikkate alınması gerektiğini ortaya koymaktadır.
2. Manevi Tazminat Davası
İş kazası, işçinin veya yakınlarının ruhsal bütünlüğünü de olumsuz etkileyebilmektedir. İşçi veya işçinin vefatı halinde ailesi, manevi tazminat talebiyle işverene dava açabilmektedir. Manevi tazminat miktarı belirlenirken kazanın etkileri, işçinin yaşadığı veya ailesinin hissettiği üzüntü ve keder dikkate alınır. Manevi tazminat, maddi tazminattan farklı olarak ekonomik zararı telafi etmekten ziyade, kazanın psikolojik etkilerini hafifletme amacı taşır.
Örnek İçtihat: Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2016/2846 E., 2017/1182 K. sayılı kararında, iş kazasında hayatını kaybeden bir işçinin ailesinin açtığı manevi tazminat davasında, işverenin iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini almadığı için kusurlu olduğu gerekçesiyle manevi tazminat ödemesine karar verilmiştir. Yargıtay, manevi tazminatın, kazanın etkileri ile işçinin yakınlarının duyduğu acının giderilmesi amacıyla ödenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Bu karar, manevi tazminat miktarının belirlenmesinde kazanın oluşturduğu psikolojik etkilerin dikkate alınması gerektiğini göstermektedir.
3. Tazminat Miktarının Belirlenmesinde Dikkate Alınan Kriterler
Tazminat davalarında tazminat miktarını belirlerken, kazanın işçinin hayatındaki etkileri, işçinin sürekli iş göremezlik oranı, yaş, meslek ve gelir durumu gibi faktörler göz önüne alınır. Yargıtay, tazminat miktarının belirlenmesinde kazanın işçinin çalışma gücü üzerindeki etkisini ve işçinin bakmakla yükümlü olduğu kişilerin zarar görmesini dikkate almaktadır.
Örnek İçtihat: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2015/3419 E., 2016/1945 K. sayılı kararında, iş kazasında sakat kalan bir işçinin sürekli iş göremezlik durumunu dikkate alarak tazminat miktarının belirlenmesi gerektiğine hükmetmiştir. Yargıtay, işçinin çalışma gücündeki kaybın yanı sıra, yaşı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin durumu gibi faktörlerin de tazminat miktarında belirleyici olduğuna dikkat çekmiştir. Bu karar, tazminat miktarının adil bir şekilde belirlenebilmesi için objektif kriterlerin kullanılmasının önemini ortaya koymaktadır.
4. Rücu Hakkı
İş kazasında işverene yönelik maddi ve manevi tazminat davalarının yanı sıra, SGK’nın da iş kazası nedeniyle yaptığı ödemeleri işverene rücu etme hakkı bulunmaktadır. İş kazası sonucu iş göremez hale gelen işçiye veya vefat halinde yakınlarına SGK tarafından yapılan ödemeler, işverenin kusurlu olması halinde işverenden talep edilebilir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2017/1984 E., 2018/3251 K. sayılı kararında, SGK’nın iş kazası nedeniyle yaptığı ödemeleri işverene rücu edebilmesi için işverenin kusurlu bulunması gerektiğine hükmetmiştir. Kararda, SGK tarafından işçiye yapılan ödemelerin, iş kazasının işverenin ihmali sonucu meydana geldiği durumlarda rücu edilebileceği belirtilmiştir. Yargıtay, SGK’nın yaptığı ödemelerin işverene yüklenmesi için işverenin kusur oranının dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır.
5. Emsal Tazminat Kararları ve Tazminatın Adil Belirlenmesi
Yargıtay içtihatları, tazminat davalarında tazminat miktarının belirlenmesinde emsal kararların önemini ortaya koymaktadır. Emsal kararlar, benzer iş kazası vakalarında tazminat miktarının adil bir şekilde belirlenmesine yol gösterici olabilmektedir. Yargıtay, emsal kararların dikkate alınmasını tazminat miktarlarının objektif bir şekilde belirlenmesine katkı sağlayacak bir yöntem olarak görmektedir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2018/2514 E., 2019/1892 K. sayılı kararında, benzer iş kazalarında verilen manevi tazminat miktarlarının dikkate alınarak iş kazasında vefat eden bir işçinin ailesine manevi tazminat verilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Bu karar, manevi tazminat miktarının belirlenmesinde emsal kararların önemine vurgu yapmakta ve adil tazminat miktarının sağlanmasında etkili bir yol olduğunu göstermektedir.
Sonuç
İş kazaları sonucunda açılan maddi ve manevi tazminat davaları, işçiyi ve yakınlarını koruma amacı taşır. Maddi tazminat, işçinin uğradığı gelir kaybını telafi etmeyi amaçlarken, manevi tazminat işçinin ve ailesinin yaşadığı acı ve üzüntünün giderilmesi için öngörülmüştür. Yargıtay içtihatları, iş kazalarında işverenin kusurlu bulunması halinde tazminat yükümlülüğünün doğacağını ve SGK tarafından yapılan ödemelerin rücu edilebileceğini ortaya koymaktadır. Tazminat davalarında adil bir sonuca ulaşmak adına tazminat miktarının belirlenmesinde emsal kararlar ve objektif kriterler dikkate alınmaktadır. Bu durum, iş kazalarında mağduriyetlerin giderilmesi ve adil bir tazminat sürecinin işletilmesi açısından önemlidir.
İŞ KAZASI BİLDİRİMİ VE HUKUKİ SÜREÇLER
İş kazasının meydana gelmesi durumunda işverenin, kazayı derhal ilgili kurumlara bildirme yükümlülüğü vardır. Bu bildirim yükümlülüğü, iş kazalarının kayda alınmasını ve işçilerin sosyal güvenlik haklarının korunmasını sağlamak amacıyla düzenlenmiştir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda iş kazasının bildirilmesi ve sürecin nasıl işleyeceğine dair detaylı hükümler yer almaktadır. İş kazasının bildiriminin zamanında yapılmaması veya eksik yapılması, hukuki ve idari yaptırımlara yol açabilir. Yargıtay’ın içtihatları da iş kazası bildiriminde işverenin sorumluluğuna ve hukuki süreçlerin nasıl işlemesi gerektiğine dair önemli açıklamalar içermektedir.
1. İş Kazası Bildirimi Yükümlülüğü
İşveren, iş kazasının meydana gelmesinden itibaren üç iş günü içinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) bildirim yapmak zorundadır. Bu süre, iş kazasının meydana geldiği andan itibaren başlamakta ve işverenin, kazayı gecikmeden SGK’ya iletmesi gerekmektedir. Bildirim yapılmaması veya geç yapılması durumunda işveren idari para cezasına çarptırılabilir. Ayrıca, SGK tarafından yapılan ödemelerin işverene rücu edilmesi söz konusu olabilir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2017/1874 E., 2018/2345 K. sayılı kararında, iş kazasının SGK’ya bildirilmemesi nedeniyle işverene idari para cezası verilmesine ilişkin bir davayı değerlendirmiştir. Yargıtay, iş kazasının bildirilmesinin işverenin yasal yükümlülüğü olduğunu ve bu yükümlülüğün ihlal edilmesi durumunda SGK’nın işverenden yaptığı ödemeleri rücu edebileceğini belirtmiştir. Bu karar, iş kazasının bildirilmesi sürecinde işverenin sorumluluğunu vurgulamaktadır.
2. Bildirim Süresine Uyulmamasının Hukuki Sonuçları
İş kazası bildirimi, işçinin sosyal güvenlik haklarını kullanabilmesi ve iş kazasının kayıt altına alınabilmesi açısından önemlidir. Bildirim süresine uyulmaması, işverenin sorumluluğunu artırır ve hukuki süreci daha karmaşık hale getirebilir. Zamanında yapılmayan iş kazası bildirimleri nedeniyle işçi veya yakınları tazminat ve rücu davalarıyla karşı karşıya kalabilir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2016/3434 E., 2017/5123 K. sayılı kararında, iş kazasının geç bildirilmesi nedeniyle işverenin kusurlu bulunduğu bir davada, SGK’nın işverene rücu davası açabileceğine hükmetmiştir. Yargıtay, işverenin kazayı geç bildirmesi nedeniyle işçinin haklarının zarar gördüğünü ve bu durumun işverenin sorumluluğunu artırdığını belirtmiştir. Karar, iş kazası bildiriminde sürelere uyulmasının işçinin hakları açısından kritik önem taşıdığını ortaya koymaktadır.
3. İş Kazası Bildiriminin Hukuki Süreçlerdeki Önemi
İş kazası bildirimi, işçinin iş kazası sonucu elde edeceği hakların kullanılabilmesi için temel bir gerekliliktir. İş kazası bildirimi yapılmayan veya geç yapılan durumlarda, iş kazasının iş kazası olarak kabul edilmesi hukuki açıdan zorlaşabilir. İş kazasının bildirilmemesi halinde SGK veya işçi tarafından açılacak davalarda, işverenin sorumluluğu gündeme gelir ve iş kazasının işverenden kaynaklandığı durumlarda işveren aleyhine idari ve tazminat davaları açılabilir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2015/4391 E., 2016/3812 K. sayılı kararında, iş kazasının bildirilmemesi nedeniyle iş kazası sürecinde hak kaybı yaşayan bir işçinin açtığı tazminat davasını değerlendirmiştir. Mahkeme, iş kazası bildiriminin işçinin hukuki sürecini etkileyecek önemli bir unsur olduğunu belirterek, işverenin bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle tazminat ödemesi gerektiğine karar vermiştir. Bu karar, iş kazası bildiriminin işçinin haklarını korumadaki önemini vurgulamaktadır.
4. Hukuki Süreçlerde Delil Olarak İş Kazası Raporu
İş kazası bildirimi sonrasında düzenlenen iş kazası raporu, hukuki süreçlerde önemli bir delil niteliği taşır. İş kazası raporu, kazanın nasıl gerçekleştiğini, işçinin uğradığı zararın boyutunu ve işverenin kusur oranını belirlemede etkili olabilir. Bu rapor, iş kazası sonrası açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında mahkemeye sunulabilecek önemli bir delildir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2018/2418 E., 2019/1832 K. sayılı kararında, iş kazası raporunun mahkemeye sunulmasının davanın sonucunu etkileyebileceğini belirtmiştir. Mahkeme, iş kazası raporunun, kazanın iş kazası olarak kabul edilmesi ve işverenin sorumluluğunun belirlenmesi açısından önemli olduğunu vurgulamış ve bu raporun tazminat miktarının belirlenmesinde temel alınabileceğini ifade etmiştir. Bu karar, iş kazası raporunun hukuki süreçlerdeki delil değerini göstermektedir.
5. İdari ve Cezai Yaptırımlar
İş kazasının bildirilmemesi veya geç bildirilmesi durumunda işveren, idari para cezası ile karşılaşabilir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, iş kazasını bildirmeyen veya bildirim süresine uymayan işverenlere idari yaptırım uygulanacağını öngörmektedir. Bunun yanı sıra, iş kazasının meydana gelmesinde işverenin ihmali bulunması durumunda ceza davaları da açılabilir.
Örnek İçtihat: Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2017/452 E., 2018/186 K. sayılı kararında, iş kazasını bildirmeyen bir işverenin idari para cezasına çarptırılması üzerine, ayrıca kusur oranının yüksek olması nedeniyle işverenin ceza sorumluluğunun da doğabileceğine karar vermiştir. Yargıtay, iş kazasının bildirilmemesi veya iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması durumunda işverenin cezai sorumlulukla karşılaşabileceğini belirtmiştir. Bu karar, iş kazası bildirim yükümlülüğünün idari ve cezai yaptırımları bulunduğunu ortaya koymaktadır.
Sonuç
İş kazası bildirimi, iş kazasının hukuki ve idari süreçlerinde işverenin sorumluluğunu belirleyen önemli bir aşamadır. İş kazasının zamanında ve doğru bir şekilde bildirilmesi, işçinin haklarının korunması ve hukuki sürecin sağlıklı işlemesi için gereklidir. Yargıtay içtihatları, iş kazası bildiriminin işverenin sorumluluğunu etkilediğini ve hukuki süreçlerde önemli bir delil teşkil ettiğini göstermektedir. İş kazasının bildirilmemesi durumunda işveren, idari para cezası ve tazminat davalarıyla karşılaşabileceği gibi, ceza sorumluluğuyla da karşılaşabilir. Bu nedenle, iş kazası bildirimi, işverenin yükümlülükleri arasında önemli bir yere sahiptir ve iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşturulması açısından da kritik bir rol oynar.
İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARININ VE İŞYERİ HEKİMLERİNİN ROLÜ
İş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin iş yerlerinde etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla görevlendirilir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, iş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimlerinin görev ve sorumluluklarını detaylandırmış ve işverenlere bu konuda belirli yükümlülükler getirmiştir. Bu uzmanların görevleri, iş kazalarının önlenmesi, çalışanların sağlığının korunması ve iş sağlığı ve güvenliği kültürünün iş yerinde yaygınlaşması açısından büyük önem taşır. Yargıtay, iş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimlerinin iş kazalarındaki rolüne dair önemli içtihatlar geliştirerek bu profesyonellerin iş güvenliği sürecindeki sorumluluklarını detaylandırmıştır.
1. İş Güvenliği Uzmanlarının Görev ve Sorumlulukları
İş güvenliği uzmanları, iş yerinde risk değerlendirmesi yapmak, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasını sağlamak ve çalışanlara gerekli eğitimleri vermekle yükümlüdür. Bu uzmanlar, iş yerinde güvenlik açığı olup olmadığını tespit eder ve işverenin iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini almasına yardımcı olur. İş kazasının önlenmesi açısından iş güvenliği uzmanlarının titizlikle görevlerini yerine getirmeleri zorunludur.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2017/1823 E., 2018/2415 K. sayılı kararında, iş güvenliği uzmanının işyerinde tespit edilen tehlikeli durumları işverene bildirmediği bir olayda, uzmanı kusurlu bularak iş kazasının meydana gelmesinde sorumlu olduğuna karar vermiştir. Yargıtay, iş güvenliği uzmanının, işyerindeki risklerin belirlenmesinde aktif rol alması gerektiğini ve iş kazasının önlenmesi için gerekli önlemleri bildirmesinin zorunlu olduğunu vurgulamıştır.
2. İşyeri Hekimlerinin Görev ve Sorumlulukları
İşyeri hekimleri, işçilerin sağlık kontrollerini yapmak, iş yerindeki sağlık risklerini değerlendirmek ve iş sağlığı açısından işverene önerilerde bulunmakla görevlidir. İşyeri hekimi, işçilerin sağlık durumlarını izleyerek onların sağlıklı bir şekilde çalışmasını sağlamak amacıyla işvereni bilgilendirmelidir. Ayrıca, iş kazası sonrası ilk müdahale ve tedavi süreçlerinde de işyeri hekimlerinin sorumlulukları bulunmaktadır.
Örnek İçtihat: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2016/2917 E., 2017/1583 K. sayılı kararında, işyerinde kimyasal maddeye maruz kalan bir işçiye zamanında müdahale etmeyen işyeri hekiminin kusurlu bulunduğu bir davayı değerlendirmiştir. Yargıtay, işyeri hekiminin, işçilerin sağlık risklerini zamanında tespit ederek işvereni uyarması gerektiğini belirterek, bu görevini ihmal eden hekimin sorumlu olduğunu vurgulamıştır. Kararda, işyeri hekiminin işçilerin sağlığı üzerinde önemli bir rol oynadığı ifade edilmiştir.
3. İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimleri
İş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri, işyerinde çalışanlara yönelik iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri düzenleyerek çalışanların tehlikelere karşı bilinçlenmesini sağlamalıdır. İş kazalarının önlenmesinde, çalışanların bilinçlenmesi büyük önem taşır. Bu eğitimler, çalışanların tehlikeli durumlarda nasıl davranacaklarını bilmelerini ve işyerindeki riskleri tanımalarını sağlar.
Örnek İçtihat: Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2018/3524 E., 2019/1829 K. sayılı kararında, işyerinde yeterli iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmediği gerekçesiyle iş güvenliği uzmanını kusurlu bulmuştur. Kararda, iş güvenliği uzmanının çalışanları tehlikelere karşı bilinçlendirme görevini yerine getirmediği için iş kazasının meydana gelmesinde sorumluluğunun bulunduğu belirtilmiştir. Bu karar, iş güvenliği eğitimlerinin iş sağlığı ve güvenliği açısından vazgeçilmez olduğunu göstermektedir.
4. Risk Değerlendirmesi Yapma ve İşverene Bildirme Yükümlülüğü
İş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri, iş yerinde risk değerlendirmesi yaparak bu riskleri işverene bildirmek zorundadır. Risk değerlendirmesi, işyerindeki tehlikeleri tanımlayarak, bu tehlikelere karşı alınacak önlemlerin belirlenmesini sağlar. Risklerin işverene bildirilmemesi veya risklerin değerlendirilmemesi durumunda, iş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri sorumlu tutulabilir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2016/2789 E., 2017/4538 K. sayılı kararında, iş yerindeki güvenlik risklerini işverene bildirmeyen iş güvenliği uzmanının sorumlu tutulduğu bir davayı değerlendirmiştir. Mahkeme, risk değerlendirmesi yapma ve işvereni uyarma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi halinde iş güvenliği uzmanının kusurlu bulunacağını vurgulamıştır. Bu karar, risk değerlendirmesinin iş sağlığı ve güvenliği açısından zorunlu olduğunu ortaya koymaktadır.
5. İşverenin Yükümlülüklerini Takip ve Denetleme Görevi
İş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri, işverenin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alıp almadığını takip etmekle de yükümlüdür. İşverenin gerekli tedbirleri alıp almadığını denetlemek ve eksiklikleri raporlayarak işvereni uyarmak bu profesyonellerin görevleri arasındadır. Bu görevin ihmal edilmesi durumunda, iş kazaları meydana geldiğinde iş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri de sorumluluk altında kalabilir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2017/1743 E., 2018/1937 K. sayılı kararında, iş güvenliği uzmanının, işvereni eksik tedbirler konusunda uyarmaması nedeniyle sorumlu tutulduğu bir davada, uzmanı kusurlu bulmuştur. Kararda, iş güvenliği uzmanının işverenin aldığı tedbirleri takip etme yükümlülüğünü ihmal ettiği ve bu ihmalin kazaya yol açtığı belirtilmiştir. Bu karar, iş güvenliği uzmanlarının işverenin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini denetlemesinin önemini vurgulamaktadır.
Sonuç
İş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri, iş sağlığı ve güvenliği süreçlerinde işverene destek olmak, riskleri belirlemek, çalışanları bilinçlendirmek ve iş kazalarını önlemek amacıyla görev yaparlar. Yargıtay içtihatları, bu profesyonellerin iş kazalarının önlenmesinde ve işverenin iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini almasını sağlamada kritik rol oynadığını göstermektedir. İş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimlerinin görevlerini ihmal etmesi, iş kazası durumunda hukuki sorumluluklarını gündeme getirebilir. Ancak iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının iş yerlerinde etkin bir şekilde yerine getirilmesi, sadece işverenin değil, aynı zamanda bu profesyonellerin de sorumluluğundadır.
İŞ KAZALARINDA SİGORTA VE SOSYAL GÜVENLİK HAKLARI
İş kazaları, çalışanların hem fiziksel hem de ekonomik açıdan zarar görmelerine neden olabilecek ciddi olaylardır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, iş kazasına uğrayan sigortalıların ve vefat durumunda yakınlarının sosyal güvenlik haklarını güvence altına almaktadır. Bu haklar, iş kazası nedeniyle uğranılan maddi ve manevi kayıpların bir kısmını telafi etmeye yönelik olup, iş göremezlik ödeneği, sürekli iş göremezlik geliri, ölüm geliri ve cenaze yardımı gibi çeşitli yardımları içerir. Yargıtay içtihatları, iş kazası nedeniyle sağlanan sosyal güvenlik haklarının kullanımı ve koşulları konusunda detaylı açıklamalar sunarak, iş kazasına uğrayan işçilerin haklarının korunmasında yol gösterici olmaktadır.
1. Geçici İş Göremezlik Ödeneği
Geçici iş göremezlik ödeneği, iş kazası sonucunda geçici olarak çalışamayacak duruma gelen işçilere, SGK tarafından yapılan bir ödemedir. İş kazası geçiren işçinin, tedavi süresince gelir kaybına uğramasını önlemek amacıyla, geçici iş göremezlik ödeneği sağlanır. Bu ödeme, iş kazası geçiren sigortalının rapor aldığı süre boyunca verilir ve işçinin günlük kazancının belirli bir oranı üzerinden hesaplanır.
Örnek İçtihat: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2016/3191 E., 2017/1753 K. sayılı kararında, iş kazası geçiren bir işçinin geçici iş göremezlik ödeneği talebini değerlendirmiştir. Mahkeme, SGK tarafından sağlanan geçici iş göremezlik ödeneğinin, iş kazası nedeniyle çalışamayan sigortalıya yasal bir hak olarak tanındığını vurgulamıştır. Bu karar, iş kazasına uğrayan işçilerin tedavi süresince gelir kaybı yaşamaması için SGK’nın sağladığı geçici iş göremezlik ödeneğinin önemini ortaya koymaktadır.
2. Sürekli İş Göremezlik Geliri
İş kazası nedeniyle kalıcı olarak çalışamaz duruma gelen işçilere, sürekli iş göremezlik geliri bağlanır. Sürekli iş göremezlik geliri, iş kazası sonucu işçinin meslekte kazanma gücünde sürekli bir kayıp meydana gelmesi durumunda, SGK tarafından yapılan bir yardımdır. İşçinin iş göremezlik oranı, sağlık raporları ile belirlenir ve sürekli iş göremezlik geliri bu orana göre hesaplanır.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2018/2243 E., 2019/1953 K. sayılı kararında, iş kazası sonucu sürekli iş göremez hale gelen bir işçiye SGK tarafından sürekli iş göremezlik geliri bağlanması gerektiğine hükmetmiştir. Yargıtay, sürekli iş göremezlik gelirinin iş kazası nedeniyle çalışma gücünü kaybeden işçilerin gelir kaybını telafi etmek için öngörüldüğünü belirtmiştir. Bu karar, sürekli iş göremezlik gelirinin iş kazası mağdurlarının ekonomik kayıplarını karşılamadaki önemini vurgulamaktadır.
3. Ölüm Geliri ve Hak Sahiplerine Tanınan Haklar
İş kazası sonucu vefat eden işçinin hak sahiplerine, SGK tarafından ölüm geliri bağlanır. Ölüm geliri, işçinin ailesine gelir kaybı yaşamamaları için sağlanır. Mamafih ,Ölüm geliri, işçinin eşi, çocukları, anne ve babasına belirli koşullar altında bağlanır ve bu gelirin miktarı, işçinin çalışma gücüne ve gelir düzeyine göre belirlenir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2017/3521 E., 2018/2817 K. sayılı kararında, iş kazasında vefat eden bir işçinin ailesine ölüm geliri bağlanması gerektiğine hükmetmiştir. Yargıtay, ölüm gelirinin, işçinin ölümünden kaynaklanan ekonomik kayıpların karşılanması amacıyla öngörüldüğünü ve işçinin yakınlarının sosyal güvence altında tutulmasının önemini vurgulamıştır. Bu karar, iş kazasında vefat eden işçilerin ailelerinin gelir kaybını önlemek amacıyla sağlanan ölüm gelirinin önemini göstermektedir.
4. Cenaze Yardımı
İş kazası sonucunda vefat eden işçinin yakınlarına SGK tarafından cenaze yardımı yapılır. Cenaze yardımı, işçinin cenaze masraflarının karşılanması amacıyla sağlanır ve iş kazası sonucu vefat eden sigortalının ailesinin yaşadığı ekonomik zorlukları hafifletmeyi amaçlar. Cenaze yardımı, işçinin ölüm tarihinden itibaren belirli bir süre içinde başvurulması halinde hak sahiplerine ödenir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2016/2745 E., 2017/3412 K. sayılı kararında, iş kazası nedeniyle vefat eden bir işçinin ailesine cenaze yardımı yapılması gerektiğine karar vermiştir. Yargıtay, cenaze yardımının, işçinin yakınlarının cenaze masraflarını karşılayabilmeleri için öngörüldüğünü belirterek, iş kazası sonucunda işçiye sağlanan bir sosyal güvenlik hakkı olduğunu vurgulamıştır. Bu karar, cenaze yardımının iş kazasında vefat eden işçinin ailesine destek sağlama amacını taşımaktadır.
5. İş Kazası Sonrası Rücu Hakkı ve İşverenin Sorumluluğu
Ayrıca İş kazasında işverenin kusurlu bulunması halinde SGK, iş kazası nedeniyle işçiye veya hak sahiplerine yapılan ödemeleri işverene rücu edebilir. Bu durumda, SGK tarafından yapılan geçici iş göremezlik ödeneği, sürekli iş göremezlik geliri, ölüm geliri ve cenaze yardımı gibi ödemeler, kusurlu işverenden talep edilebilir. Rücu hakkı, iş kazasının işverenin ihmal veya kusurundan kaynaklandığı durumlarda SGK’nın işverene mali yükümlülük yüklemesini sağlar.
Örnek İçtihat: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2015/3347 E., 2016/2489 K. sayılı kararında, iş kazasında kusurlu bulunan işverene SGK’nın yaptığı ödemeleri rücu edebileceğine karar vermiştir. Yargıtay, SGK’nın iş kazası nedeniyle yapılan ödemelerin işverene yüklenmesi için işverenin kusurlu bulunması gerektiğini ve rücu hakkının iş kazalarının önlenmesi açısından caydırıcı olduğunu vurgulamıştır. Bu karar, SGK’nın rücu hakkının iş kazalarında işveren sorumluluğunu artırdığını göstermektedir.
Sonuç
İş kazaları sonucunda sigortalılara ve hak sahiplerine sağlanan sosyal güvenlik hakları, işçinin ekonomik kayıplarını telafi etmek ve sosyal güvenlik haklarının korunmasını sağlamak amacı taşır. Geçici iş göremezlik ödeneği, sürekli iş göremezlik geliri, ölüm geliri ve cenaze yardımı gibi haklar, iş kazası mağdurlarına SGK tarafından sağlanan temel yardımlardır. Yargıtay içtihatları, bu hakların korunması ve iş kazası sonucu işverenin sorumluluğunun belirlenmesi açısından yol gösterici niteliktedir. İş kazası sonrası SGK tarafından yapılan ödemelerin işverene rücu edilebilmesi, işverenlerin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uymasını teşvik etmekte ve iş kazalarının önlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır
İŞ KAZALARININ ÖNLENMESİ İÇİN ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER
İş kazalarının önlenmesi, hem işçi sağlığını korumak hem de iş yerindeki verimliliği artırmak için kritik bir öneme sahiptir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, iş yerinde iş kazalarının önlenmesi amacıyla işverene ve çalışanlara yönelik çeşitli sorumluluklar getirmiştir. Bu kapsamda alınması gereken önlemler, risk değerlendirmesi yapılması, iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmesi, kişisel koruyucu donanım sağlanması ve düzenli denetimlerin yapılması gibi hususları içerir. Yargıtay, iş kazalarının önlenmesi için alınacak tedbirlerin önemine ve işverenin bu konudaki sorumluluğuna dair önemli içtihatlar geliştirmiştir.
1. Risk Değerlendirmesi Yapılması
İş yerinde iş kazalarının önlenmesi için yapılması gereken ilk adım risk değerlendirmesidir. İşveren, iş yerinde mevcut tehlikeleri ve bu tehlikelerin doğurabileceği riskleri belirlemeli ve bu riskleri en aza indirecek önlemleri almalıdır. Risk değerlendirmesi, iş sağlığı ve güvenliği çalışmalarının temelini oluşturur ve bu süreçte iş güvenliği uzmanlarının rolü büyük önem taşır.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2017/2145 E., 2018/2673 K. sayılı kararında, iş yerinde risk değerlendirmesi yapılmaması nedeniyle meydana gelen iş kazasında işvereni kusurlu bulmuştur. Yargıtay, risk değerlendirmesinin iş kazalarının önlenmesinde temel bir gereklilik olduğunu belirterek, iş yerinde bu değerlendirmenin yapılmaması durumunda işverenin sorumlu tutulacağını ifade etmiştir. Bu karar, risk değerlendirmesinin iş sağlığı ve güvenliğinde ne kadar önemli bir unsur olduğunu vurgulamaktadır.
2. İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Verilmesi
İş kazalarının önlenmesi için işçilerin, iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilinçlendirilmesi gereklidir. İşveren, çalışanlarına tehlikelere karşı nasıl önlem alacaklarını öğreten düzenli iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri sağlamalıdır. Bu eğitimler, çalışanların tehlikeli durumlara karşı doğru reaksiyon gösterebilmeleri ve riskleri tanımaları açısından önemlidir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2018/3124 E., 2019/2285 K. sayılı kararında, işyerinde yeterli iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmemesi nedeniyle iş kazasının meydana geldiği bir davada, işvereni kusurlu bulmuştur. Kararda, iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin işçilerin kazalardan korunması açısından kritik önem taşıdığı belirtilmiş ve eğitimlerin eksikliği nedeniyle işverenin sorumluluğunun arttığı vurgulanmıştır. Bu karar, iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin zorunlu bir önlem olduğunu ortaya koymaktadır.
3. Kişisel Koruyucu Donanımların Sağlanması
Tehlikeli işlerde çalışan işçilerin kişisel koruyucu donanımlarla korunması, iş kazalarının önlenmesinde önemli bir faktördür. İşveren, çalışanlara gerekli koruyucu donanımları (baret, eldiven, maske vb.) temin etmeli ve işçilerin bu ekipmanları kullanmalarını sağlamalıdır. Bu donanımların kullanılmaması, iş kazalarının ciddi yaralanmalara yol açmasına sebep olabilir.
Örnek İçtihat: Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 2016/2981 E., 2017/1849 K. sayılı kararında, iş kazasında gerekli kişisel koruyucu donanım sağlanmaması nedeniyle işverenin kusurlu olduğuna hükmetmiştir. Yargıtay, işverenin işçilerin güvenliğini sağlamak amacıyla kişisel koruyucu donanım temin etmesi gerektiğini, aksi takdirde kazanın meydana gelmesinde sorumluluk taşıyacağını belirtmiştir. Bu karar, koruyucu donanımların sağlanmasının işveren için yasal bir zorunluluk olduğunu göstermektedir.
4. Düzenli Denetimlerin Yapılması
İş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin etkin bir şekilde uygulanabilmesi için düzenli olarak denetim yapılmalıdır. İş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri, iş yerinde tehlike arz eden durumları tespit ederek işvereni bilgilendirmeli ve önlemlerin sürekliliğini sağlamalıdır. Düzenli denetimler, iş yerindeki güvenlik tedbirlerinin eksiksiz uygulanmasını sağlayarak iş kazalarının önlenmesinde etkili olur.
Örnek İçtihat: Yargıtay 21. Hukuk Dairesi, 2015/3413 E., 2016/2431 K. sayılı kararında, iş yerinde düzenli denetim yapılmaması nedeniyle meydana gelen bir iş kazasında işvereni sorumlu bulmuştur. dolayısıyla Yargıtay, iş kazalarının önlenmesi için iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin düzenli olarak denetlenmesi gerektiğini vurgulayarak, denetim yapılmamasının iş kazasında işvereni kusurlu kılacağına karar vermiştir. Bu karar, denetimlerin iş sağlığı ve güvenliği açısından zorunlu olduğunu ortaya koymaktadır.
5. İş Güvenliği Kültürünün Yaygınlaştırılması
İş sağlığı ve güvenliği kültürünün iş yerinde yerleşmesi, iş kazalarının önlenmesi açısından önemlidir. Mesela İşveren, iş sağlığı ve güvenliği kültürünü yaygınlaştırmak için çalışanlara güvenli çalışma ortamı sağlamalı, çalışanları iş sağlığı konusunda teşvik etmelidir. Güvenli bir çalışma kültürü oluşturulması, işçilerin iş kazalarına karşı bilinçli hareket etmelerini sağlayarak kazaların azalmasına katkıda bulunur.
Örnek İçtihat: Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 2017/2763 E., 2018/1416 K. sayılı kararında, iş yerinde iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşturulması için yeterli tedbir alınmaması nedeniyle meydana gelen bir iş kazasında işvereni kusurlu bulmuştur. Yargıtay, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün iş yerinde yaygınlaştırılmasının iş kazalarının önlenmesi açısından temel bir gereklilik olduğunu belirterek, işverenin bu kültürü oluşturmada sorumluluğu bulunduğunu ifade etmiştir. Bu karar, güvenli çalışma kültürünün iş yerinde kazaları önlemek için zorunlu bir unsur olduğunu vurgulamaktadır.
Sonuç
İş kazalarının önlenmesi için iş yerlerinde çeşitli güvenlik önlemleri alınmalı ve bu önlemler düzenli olarak denetlenmelidir. Risk değerlendirmesi yapılması, iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin verilmesi, kişisel koruyucu donanımların sağlanması ve düzenli denetimler gibi önlemler, iş kazalarının azaltılmasında etkili olur. Yargıtay içtihatları, iş kazalarının önlenmesi için alınması gereken tedbirlerin hem işverenin hem de çalışanların sorumluluğunda olduğunu göstermektedir. İş sağlığı ve güvenliği kültürünün yaygınlaştırılması ve çalışanların bilinçlendirilmesi, iş kazalarının önlenmesi açısından temel önlemler arasında yer almaktadır.
( İşbu makale ve içeriğindeki görseller zaman damgalı ve elekronik imzalı olup tüm hakları Av.Asilcan TUZCU’ya aittir . Bir kısmının dahi izinsiz kullanılması halinde Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği suç duyurusunda bulunacağımızı hatırlatırız. )
(Makale içeriğindeki görsel ,ücreti karşılığı bir tasarımcıya hazırlatılmış olup başka yerde kullanılması durumunda da gerekli hukuki girişimler yapılacaktır.)